Skip to main content

AccessTr.neT


Edremitli Seyit ,Çanakkale Geçilmez

Bilgisayarcı
Bilgisayarcı
2
2527

Edremitli Seyit ,Çanakkale Geçilmez

#1
Arkadaşlar daha önce hurafe şekline gelmiş bir sürü örneğini okuduğum bilgilerin (Onbaşı Seyit,Nusrat Gemisi,Çanakkele Geçilmez ) gerçek,ayrıntılı halini buraya nakletmeyi bir görev biliyorum.

Bunları bilmek her Türk Genci'nin vazifesi olduğuna inanıyorum.

Kitaptan birebir alarak kendim yazdım. Bu kitabı okumamış arkadaşlar varsa okumalarını şiddetle tavsiye ederim.

Kaynak: Diriliş,Turgut Özakman sayfa 170-180

----------------------------------------------------------------------

Rumeli Mecidiye tabyasına ve çevresine dakikada 35 mermi düşmekteydi bu sırada. Hayli kayıp verilmiş, bazı topların üzrine toprak yığılmıştı. Tabyanın en büyük ve yararlı topunun yanında bir tek mermi kalmıştı.
Yüzbaşı Hilmi Şanlıtop gözüne,Erenköy Koyu'na çekilmeye çalışan Bouvet zırhlısını kestirdi. Son mermi ona atıldı. Kıl payı boşa gitti. Yüzbaşı geminin uzaklığını çok iyi hesaplamıştı.

Ah! birkaç mermi daha olsaydı!
Ama mermi taşıyan vagoncuk parçalanmış,rayı dağılmıştı.Bu topun mermileri onlarsız taşınamayacak kadar ağırdı.
Topun çaresiz kalışı sıra eri Edremitli Seyit'in içine dokundu. Cephaneliğe koştu.275 kilo ağırlığındaki dev mermi,rayın tahrip olması yüzünden cephaneliğin kapısında,kaldıraca bağlı,havada duruyordu.Daha önce 215 kiloluk mermileri kaldırmışlardı. Seyit bu güvenle,mermiyi işaret etti:
"Sırtıma verin!"
Cephaneciler "Bunu taşıyamazsın Seyit" dediler.
Taşıyamazsın ne demekti?Şu canavara benzeyen gemi kurtulacak mıydı? Top boynu bükük mü kalacaktı?

Savaş heyecanı içindeydi. Sağda solda mermiler patlıyor,üzerlerine taş toprak yağıyor,yüzlerine patlayışların çakıntıları yansıyor,biri vecde gelmiş gözlerinden ip gibi yaş akarak ezan okuyordu.

Seyit'in içi dolup taştı. Bağırdı:
"Siz verin!Haydi,çabuk!"
"Hay çılgın"
Koca mermiyi usul usul Seyit'in sırtına indirdiler. Mermiyle birlikte yere kapaklanır diye mermiyi kaldıracın askılarından ayırmadılar. Seyit iki eliyle,anasını kucaklar gibi mermiyi kavradı. Tarttı.Kemikleri zangırdadı,eklemleri ezildi,dizleri titredi. Zorlukla da olsa ayakta durabildi.

Mermiyi çözdüler. Damarları çatlıyordu. Burnundan kan boşandı.Besmele çekip yürüdü,geç kalıyordu,hızlandı. Mermiyi topun asansörüne yerleştirdi.
Deli Mustafa ve Deli İbrahim bile bir olağanüstülüğe tanık olduklarını anlayarak bir köşeye sinip nefeslerini tutmuşlardı.Kanayan burnunu koluna silerek koşa koşa geri döndü. Cephanecilere de güven gelmişti. Mahzenden bir mermi daha çıkardılar. O mermiyi de sırtlayıp koşar adım asansöre ulaştırdı. Üçüncü mermi ağır geldi. Güçlükle dizleri çözüle çözüle taşıdı,mermiyi topun asansörüne koydu,oraya çöktü.

İlk mermi Bouvet'in su kesiminin biraz altına isabet etti. Gövdesinin alt kısmında büyük bir yara açmış olmalı ki dev gemi anında yana yattı.
Mecidiye mürettebatı sevinç sarhoşu oldu. Deli Mustafa ve İbrahim gerçekten delirdiler.

KAder Bouvet'in ağır ağır batmasını uygun görmedi. Gemi Karanlık Liman'a kayıyordu. Orada Nusrat'ın hala keşfedilmemiş 18 mayını vardı. O kutlu suyun derinliğinde kuzu kuzu yatmaktaydılar.
Sürüklenen Bouvet'in yaralı gövdesi bunlardan birine değdi. Göğü çatlatacak şiddette bir patlama oldu. Havaya kızıl bir duman yükseldi. 45 denizci denize döküldü. Gemi ancak iki dakika su üzerinde kalabildi,birdenbire alabora oldu. Kaptan Rageot,20 subay ve 600 erle birlikte batıp gözden kayboldu.

Saat 14:10'u gösteriyordu.
Bouvet'in battığını gören çakılı,gezgin,sahte bataryaların mürettebatı,gözcüler,subaylar,erler açığa çıktılar,sevinçleri yüreklerine sığmıyordu,binlerce ağızdan gök gürültüsü gibi bir sevinç haykırışı,bir şükran çığlığı yükseldi:
"Allah-ü ekber!"
Yorgun gazilere yeni bir can geldi.
Sağ kalanları kurtarmak için torpidolar olay yerine üşüşmüşlerdi.
Türk tabya ve bataryaları,kurtarma çalışmalarını engellememek için bir yerden emir almış gibi hep birden ateşi kestiler.
Başka,uzak hedeflere yöneldiler.
--Not:
Bu sahnenin görgü tanığı Baykuş Bataryası gözetleme yerinde görevli Deniz Topçu Subayı Şakir Tunççapa'dır. Diyor ki "Bouvet'in battığı anda mürettebatı kurtarmaya gelen torpidobotlar üzerine ateş açılmadı. O anda bir içgüdü ile bütün istihkamlar ateşi kesti. (Çanakkale Hatıraları,3.c.,,s.103)
Türkler düşmana şovelyece nasıl savaşılacağının birçok örneğini vereceklerdir bu savaşta...
--

Inflexible zaten yaralıydı.Türkler Bouvet'i batırmış olmanın neşesi içinde,bu yeni ve değerli gemiyi iki kez daha vurdular. Inflexible bu iki darbeden sonra savaşı sürdüremeyeceğini anladı. geri çekilmeye başladı.
General Hamilton'un gemisi Phaeton sağa sokulmuştu. Inflexible Phaeton'a yaklaşıyordu. Birleşik donanma ikinci felaketi bu sırada yaşadı.
Büyük bir patlama oldu,gemiden duman,alev ve buhar dışkırdı. Patlayış yüzünden 27 kişi öldü.
Inflexible de Nusrat'ın mayınlarından birine çarpmıştı.
Patlayış o kadar etkili olmuştu ki Phaeton'un güvertesindeki generaller az kaldı denize yuvarlanacaktı.
Inflexible 'mayına çarptığını' işaret etti ve Phaeton'un mutlaka yanında kalmasını,Bozcaadaya kadar eşlik etmesini istedi. Her an batacağından korkuyordu.Kaptan mürettebatının fedakarlığı ve disiplini sayesinde Inflexible'ı Bozcaada'ya ulaştırmayı başaracaktı.
Bu kayıplar Birleşik Donanmayı çok öfkelendirdi.

Ama öfke giderek çoğalan sorunları çözmüyor,Türklerin direncini azaltacağına artırıyordu. Türk topçular şaşırtıcı bir sabır ve güvenle savaşıyorlardı.
Inflexible'dan sonra bu kez de Fransız zırhlısı Gaulois'yı bir zırh delici mermi ile güvertesinden vurdular. Koca gemiden büyük bir yırtılma oldu. Zırhlı yan yattı ve burnu suya gömüldü.
Suffen ve Charlemagne adlı Fransız zırhlıları da savaş niteliklerini yitirmişlerdi. Bu yüzden Amiral de Robeck'in kesin emriyle svaş alanını terk ediyorlardı.

Yaklaşık üç saat içinde o kadar küçümsedikleri Türk savunması,eski diye önemsemedikleri topları ve sayıca az diye dikkate bile almadıkları mermileri ile Birleşik Donanma'nın 1 İngiliz,4 Fransız
toplam 5 büyük zırhlısını savaş dışı bırakmıştı.

Phaeton Bozcaada'dan boğaza dönerken General Hamilton ve generaller Gaulois'in yarı batık bir halde kaçışını izlediler. Geminin burnu suya gömük,kıçı havadaydı. Pervanelerin yarısı açıkta dönüyordu. Gaulois Bozcaada'ya kadar dayanamayacağını anlayarak Tavşan Adalarında kayalıklara bindirip baştan kara edecekti.
Gittikçe tehlikeli olmaya başlayan gelişme donanmayı çok germiş,daha da öfkelendirmişti.Büyük topları ile tabyaları,orta ve küçük topları ile başlarının cezası bataryaları delice bombardıman etmeye başladılar. Donanmayı en çok rahatsız eden Baykuş ve Dardanos bataryaları idi.

İkisini de ateşe boğdular.
Batarya komutanları düşmanın bu öfke krizi geçene kadar adamlarını sipere çektiler.
Baykuş'ta bir kaç top sakatlandı.
Dardanos bataryasının çevresine de dolu gibi mermi düşüyordu.
Telefoncu er,Üsteğmen Hasan'a Grup komutanının telefonda beklediğini bildirdi. Telefon geride sargı yerinin yanındaydı. Üsteğmen ateşte sakınarak geriye yürüdü. Gözlem subayı Teğmen Mehmet Mevsuf'da geriye gitmekteydi.
"Hayrola?"
"Çok susadım."
Üsteğmen Hasan güldü.
"İyi ki dedin. Ben de susamıştım."
Sabahtan beri kendilerini düşünecek bir dakikaları olmamıştı. Tlefonun bulunduğu boy siperinin başına geldiler. Aşağıda,telefonun yanında Çanakkale toprağından yapılma büyük bir testi duruyordu. Tersine çevrili bir maşrapayla ağzını örtmüşlerdi.İkisinin de gözleri parladı.Bakışıp gülüştüler.İçleri yanmıştı.Birlikte sipere atladıar. Haberleşmeyle görevli subay adayı Halim ve iki er ayakta komutanlarını karşıladılar. Teğmen suya atladı, üsteğmen telefona.
"Komutanım ben Hasan. Beni..."
O anda bir toplu atış,siperin önündeki toprağı havaya kaldırıp siperin üstüne yığdı,büyük bir tepe oluşturdu.
Bataryanın subayları,erleri,sağlıkçıları,sargı yerindeki yaralılar,çığlık atarak
koşuştular,küreklerle,elleriyle,maşrapalarıyla,kaşıklarıyla bağıra bağıra ağlayarak,Allah'tan yardım dileyerek toprağı kaldırmaya çabaladılar, komutanlarını,kardeşlerini kurtarmak için çırpındılar.
Siper derin,toprak çok,zaman azdı.
Ancak şehitlere ulaşabildiler.
--Not
Dardanos bataryasının adı Hasan-Mevsuf Bataryası olarak değiştirilir. Komutan Hasan Hulusi,Teğmen Mehmet Mevsuf,subay adayı Halim,bir onbaşı,iki er buradaki şehitlikte vatan toprağında yatıyor.
--

Mayın Gemileri Bouvet'n battığı yerde 3 mayın bulup patlattılar. Başka mayın olsaydı bulunurdu diye düşünmüş olmalı Birleşik donanma komutanları. oysa geride barut ve Türkün hıncıyla dolu 14 mayın daha vardı.

Yeni öne geçen 8 ingiliz zırhlısı büyük bir heves ve şiddetle savaşa asıldı. Gerideki İngiliz zırhlıları da ,savaşı tek eden Inflexible 'ın dışında ateşe katıldılar. Savaş alanına tabya ve iki yakadaki bataryalara ateş yağdıran 11 yüzen kale kalmıştı.Savaşın 3. ve son aşaması başlamıştı. Gün batmadan iki yandan biri pes edecekti.
Tabyalar topları kapatan toprakları temizlemek,kızan namluları dinlendirmek için yine mola vermişlerdi. Çok geçmedi saat 15:00'de yeniden canlandılar. Yüzen kalelere mermi yağdırmaya başladılar.
Ateş kavgası gittikçe hızlandı ve çok sertleşti. Savaş sizi gittikçe yoğunlaştı, gürültü gittikçe arttı. İki yan da bir çok insanın dayanabileceği en çetin zorluklara katlanmakta,silahlarının haklarını vermekteydi.
Zafer sarkacı iki yan arasında gidip geliyordu.
Bu duyarlı aşamada tabyalar Irresistible'ı yakaladılar. Bırakmadılar. Zırhlı çok yakınına düşen tehlikeli mermilerden kurtulmak amacıyla Türk topları için kör nokta olduğunu bildiği Karanlık Limana çekilme maneraları yapmaya başladı. Kaptanın bilgili bir denizci olduğu anlaşılıyordu. Ama bu suların tekin olmadığını bilmiyordu.
Saat 16:00'a büyük bir patlama oldu.
Irresistible da Nusrat'ın döktüğü mayınlardan birine çarpmıştı.
Zırhlının altı parçalandı. Makine dairesine su doldu. Gemi felç oldu. Cesur bir destroyer zırhlıya yanaşarak mürettebatını kurtardı, kaptanıyla birlikte bir başka zırhlıya taşıdı.
Irresistible başı boş kaldı.
Bir ingiliz zırhlısı Çanakkale Boğazı'nda akıntıya kapılarak sarhoş gibi oraya buraya sürükleniyordu. Bu trajik görünüm Amiral de Robeck'i çok sarstı. Amiral Carden'i hasta eden korkular onun içinde de uyandı.Bu korkuları ancak kesin ve çabuk bir zafer bastırabilirdi. Öndeki zırhlılara ardarda
daha yakın,daha yoğun daha sert hücum etmeleri emrini vermişti.

Artık Boğaz'ı yarıp geçmeliydiler!
Çok olmuştu bu Türkler!

Birleşik donanma bütün toplarını konuşturarak son gücüyle hücuma geçti. Kıyamet herhalde böyle bir şey olmalıydı. Boğaz toprağı, havası ve denizi ile cayır cayır yanıyordu.
Ocean adı zırhlı bir yandan tabya ve bataryalara ateş kusmakta,bir yandan da onların ateşlerinden korunmak çin Erenköy körfezinde dans etmekteydi. Denizcilikten anlayanların övgüyle izleyeceği bir ustalık gösterisiydi bu.
Gösteri uzun sürmedi.
Ocean'da Nusrat'ın mayınlarından birine dokundu.
Dans sona erdi.
Dehşetli bir patlayış sesi savaş alanını allak bullak etti. Zırhlı ağır yaralanmıştı. Kurtulmak imkansızdı.
Ocean da boşaltıldı. Denizciler disiplin içinde güvertede toplanıp gelen gemilere torpidobotlara geçtiler.
Bu zırhlı da başıboş bırakıldı.


Bouvet batmıştı. Irresistible ile Ocean bir süre sonra batacaklardı. 5 zırhlı da yaraları nedeniyle savaş alanından ayrılmak zorunda kalmıştı. Donanma yarıya yakın kuvvetini kaybetmişti.
Bu sonuç katlanılabilir kayıp oranının çok üstündeydi. Ayrıca kaybedilmiş küçük savaş gemileri de vardı. Amiral de Robeck geri çekilme emri verdi.

SAAT 18:00'Dİ.
YENİLMEZ ARMADA YENİLMİŞTİ!

--Not:
Birleşik donanmanın kaybı:3 zırhlı,bir destroyer,3 mayın gemisi,birkaç torbidobot battı, 5 zırhlı da savaş dışı kaldı,insanca kayıp 800 kişiden fazla. Türkler:Kayıp 79 şehit ve yaralı Türk, 18 ölü ve yaralı Alman. Tüklerin harcadığı toplam mermi sayısı 2.250, Birleşik donanmanın harcadığı mermi sayısı bilinmiyor. Sayısı, 18 mart günü yalnız Dardanos bataryasına 4000 mermi düştüğü dikkate alınarak kestirilebilir.
--

Zafer kulaktan kulağa yayıldı.
Halk sokaklara döküldü. Evler, dükkanlar bayraklarla donatıldı. Minarelerin kandilleri yakıldı.

Süleymaniye camisinin yaşlı mahyacısı çıraklarıyla geldi, düşündüğü cümleyi iki minare arasına kandillerle yazıp yatsı namazına yetiştirdi.

"ÇANAKKALE GEÇİLMEZ"

Bu kısacık cümle yıldırım hızıyla dört bir yana yayılıp benimsenecek milli bir parola olacaktı.
Bana işe yarayan bir müdür göster,sana dünyayı yerinden oynatayım.
                                                                                        Descartes


Cevapla
#2
sayın Bilgisayarcı
Bu güzel bilgi ve bu hassasiyetiniz için çok teşekkürler
Cevapla
#3
Sn Bilgisayarcı
Teşekkürler
Cevapla

Bir hesap oluşturun veya yorum yapmak için giriş yapın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

ya da
Task